2. krallar bile kutsal yeri onurlandırmaya başladılar. Görkemli
armağanlar sunarak tapınağın ününü arttırdılar.
3. O denli ki, Asya Kralı Seleukus sunulan kurbanların giderlerini
kendi gelirlerinden ödedi.
4. Ama Benyamin oymağından Simon adında bir kişi tapınağa yönetici
atanınca, kentin pazarlarının düzeni konusunda başkâhinle anlaşmazlığa düştü.
5. Oniyas'la anlaşamayınca, o tarihte Kili-Suriye ve Fenike'de
askeri vali olan Tarsuslu Apolonyus'a gitti.
6. Yeruşalim'de hazinenin açıklanmayan zenginlikten ötürü yük
altında olduğunu, hazineye yapılan bağışların sınırı olmadığını ve sunulan
kurbanların giderleriyle kıyaslanamayacağını, ama tüm bu varlığın kralın
kontrolü altına girebileceğini ona bildirdi.
7. Apolonyus kralla görüşerek kendisine bildirilen varlık
konusunda ona bilgi verdi. Bunun üzerine kral saray kâtibi Heliyodorus'u seçip
söz konusu varlığı başka yere aktarmasını ona bildirdi.
8. Heliyodorus hiç zaman yitirmeden yola çıktı. Görünüşte
Kili-Suriye ve Fenike kentlerini denetleyecekti, ama aslında kralın amacını
yerine getirecekti.
9. Yeruşalim'e gelince başkâhin ve kent halkı kendisini konukseverlikle
karşıladı. Ardından Heliyodorus açıklanan olguları bildirdi. Böylece orada
bulunmasının nedenini onlara söyledi ve gerçek durumun ne olduğunu sordu.
10. Başkâhin dullar ve yetimler için para ayrıldığını,
11. ayrıca çok yüksek mevki sahibi Tobyas oğlu Hirkanus'a ait para
da bulunduğunu ve kötü insan Simon'un iddia ettiğinin aksine tüm tutarın dört
yüz talant gümüşle iki yüz talant altından oluştuğunu bildirdi.
12. Başkâhin bu kutsal yere ve tüm dünyada saygı gören bir
tapınağın dokunulmaz görkemine inanmış kişilere haksızlık edilmesinin söz
konusu olmadığını sözlerine ekledi.
13. Ama Heliyodorus kralın buyruğu uyarınca paraların kralın
hazinesine aktarılması gerektiği konusunda direnmeyi sürdürdü.
14. Bu iş için bir gün önerdi. Ardından içeri girip paraları
saptamaya başladı. Kentte herkes kaygılanmıştı.
15. Kutsal giysileri içinde kâhinler sunağın önünde secde edip
Tanrı'ya yalvardılar. Oradaki parayla ilgili yasayı yapan Tanrı'dan oradaki tutarı,
o parayı oraya koyanlar için korumasını istediler.
16. Başkâhinin görünüşü insanın yüreğini parçalamaya yeterdi.
Yüzünün anlamı ve uçan rengi ruhunun üzüntüsünü anlatıyordu.
17. Başkâhin korkudan yıkılmıştı ve bedeni öylesine titriyordu ki,
onu görenler çektiği acı konusunda asla kuşku duymazlardı.
18. İnsanlar evlerinden paldır küldür sokağa fırlıyor, kutsal yeri
tehdit eden yakışıksız davranıştan ötürü genel bir yakarmaya girişmeyi amaçlıyordu.
19. Göğüslerinin alt kısmından başlayarak çul giyinmiş kadınlar sokaklarda
dolaşıyor, evlere çekilmiş kızlar bir arada koşuşuyordu. Kimi kapılara, kimi
de kent duvarlarına yöneliyordu. Bir kısmı da pencerelerden dışarıya
sarkıyordu.
20. Tümü ellerini göğe kaldırmış dilekte bulunuyordu.
21. Secdeye kapanmak için bir araya toplanan halkın ve önsezisiyle
derin kaygılar içinde olan başkâhinin görünüşü pek acıklıydı.
22. Onlar oraya konan paranın ve parayı koyanların güvencede
olması için Her Şeye Gücü Yeten Rableri'ne yakarırken
23. Heliyodorus işini sürdürüyordu.
24. Koruyucusuyla beraber hazineye yaklaşmışken, tüm ruhların ve
güçlerin Egemeni o denli yüce bir görüntü yarattı ki, Heliyodorus'la beraber
gitmeye cesaret edenler Tanrı'nın gücü karşısında şaşırdılar ve tüm gururlarını
yok eden bir duyguya kapıldılar.
25. Eyerinin ve dizgininin üstünde süslü bir örtü bulunan ve
korkunç bir binici taşıyan bir at gözlerinin önünde canlandı. Şiddetle şahlanan
at ön ayaklarıyla Heliyodorus'a vurdu. Atın binicisinin giysileri som
altındandı.
26. Aynı zamanda olağanüstü güç ve güzellikte iki genç erkek
görkemli giysileriyle Heliyodorus'a göründüler. Onun her iki yanında durarak
onu durmadan kamçıladılar, vuruşlar birbirini izledi.
27. Heliyodorus birdenbire yere düştü, çevresini yoğun bir karanlık
kapladı. Adamları yardımına koşup onu bir sedyeye yatırdı.
28. Yukarda belirttiğimiz gibi, bu adam yanındakilerle ve
koruyucularıyla birlikte biraz önce hazineye girmişti. Güçsüz durumda olan ve
kendine yararı dokunamayan bu adamı dışarı taşırlarken, Tanrı'nın gücünü herkes
onayladı.
29. Bu tanrısal ziyaret sonucu Heliyodorus uzanmış yatıyordu. Dili
tutulmuş gibiydi ve kurtuluş umudundan yoksundu.
30. Öte yandan Yahudiler kendi kutsal yerini doğaüstü biçimde
yücelten Rableri'ni kutsuyorlardı. Biraz önce dehşet ve kargaşalıkla dolu olan
tapınak, Her Şeye Gücü Yeten Rab'bin belirmesiyle şimdi sevinç ve kıvançla
dolmuştu.
31. Heliyodorus'un arkadaşlarından bir kısmı çabucak Oniyas'a gidip
yüce Tanrı'ya başvurması dileğinde bulundular. Tanrı'dan ölüm döşeğinde yatan
bir adamın yaşama döndürülmesini dileyecekti.
32. Kralın, Yahudiler'in Heliyodorus'a kötü bir oyun oynadıkları
yolunda kuşkuya kapılmasından korkan kâhin, adamın iyileşmesi için gerçekten
Tanrı'ya kurban sundu.
33. Başkâhin bağışlatıcı dinsel töreni yerine getirirken aynı genç
erkekler aynı giysiler içinde Heliyodorus'a yeniden göründüler. Yanında durarak
şöyle dediler: "Başkâhin Oniyas'a karşı gerçekten iyilikle davranmalısın,
çünkü onun çabasıyla Rab yaşamını sana bağışladı.
34. Sana gelince, Tanrı seni kamçı ile cezalandırdı. Tanrı'nın
gücünün yüceliğini tüm insanlara bildirmekle yükümlüsün." Sonra ortadan
kayboldular.
35. Heliyodorus Rab'be kurban sundu ve yaşamını koruyana bağlılık
konusunda gerçekten ant içti. Ardından Oniyas'ı saygıyla selamladı, kuvvetleriyle
beraber kralın yanına döndü.
36. Kendi gözleriyle gördüğü ulu Tanrı'nın etkinlikleri konusunda
tüm insanlara açıkça tanıklık etti.
37. Kral,
Yeruşalim'e ikinci kez nasıl bir adam gönderilmesi gerektiği konusunda Heliyodorus'a
soru sorunca, o da şu yanıtı verdi:
38. "Bir
düşmanınız ya da hükümete başkaldıran biri varsa, onu oraya gönderin.
Kamçılanmış olarak size geri dönecektir, tabi ki eğer o koşullarda yaşamını
sürdürebilirse! Çünkü gerçekten orada Tanrı'nın öznel gücü vardır.
39. O ki cennette
yaşıyor, orasını gözetliyor, koruyor, oraya kötülük yapmaya gelenlere
saldırıyor ve onları yok ediyor."
40. Heliyodorus
sorunu ve hazinenin korunması konusu böyle sonuçlanmış oldu.