2. Her yönden baskı altında olan ulusları ile ilgilenmesi için
Rableri'ne yalvardılar. İnançsızların saygısızlığına uğrayan tapınağa
acımasını O'ndan istediler.
3. Viraneye dönen ve hemen hemen yerle bir olan kente acımasını,
yüksek sesle O'na yalvaran kurbanlarının kanını anımsamasını,
4. boğazı kesilen masum bebeklere karşı işlenen cinayetleri
anımsamasını ve Tanrı'nın adına karşı işlenen günahlardan öç almasını istediler.
5. Makabe düzenli bir ordu toplar toplamaz putperestlerin onu asla
yenemeyeceği hemen anlaşıldı. Çünkü Rab'bin öfkesi bağışlamaya dönüşmüştü.
6. Kentlere, köylere beklenmedik saldırılar düzenleyerek onları
ateşe verdi. Uygun mevkileri ele geçirdi ve düşmanı çoğu kez güç durumda
bıraktı.
7. Bu gibi girişimler için genellikle geceyi bekledi. Onun
yiğitliği en uzak yerlere dek duyuldu.
8. Yahuda'nın sürekli olarak ilerlediğini ve gittikçe artan başarılar
elde ettiğini gören Filip, Kili-Suriye ve Fenike'nin askeri valisi Ptolemi'ye
yazdı ve krallığının çıkarı için yedek kuvvetler istedi.
9. Ptolemi Nikanor'u atadı. Nikanor kralın birinci dostlarından
Patroklus'un oğluydu. Nikanor yaklaşık yirmi bin kişilik uluslararası bir
kuvvetin başında tüm Yahudi soyunun kökünü kazımak amacıyla yola çıktı. Geniş
askerlik deneyimi bulunan ve meslekten yetişme bir general olan Gorgiyas'ı
ortağı olarak atadı.
10. Nikanor, Yahudi savaş tutsaklarını satarak kralın Romalılar'a
olan iki bin gümüş haraç parasını toplamayı amaçlıyordu.
11. Hiç zaman kaybetmeden, deniz kıyısındaki kentlere çağrıda bulunarak
gelip Yahudi insan gücü satın almalarını istedi. Bir gümüş para karşılığında
doksan kişi vermek konusunda söz verdi. Ama bu işleri yaparken Her Şeye Gücü
Yeten'in yargısını hesaba katmıyordu, yakında bununla karşılaşacaktı.
12. Nikanor'un ilerlediğini duyan Yahuda düşmanın yaklaştığını
askerlerine bildirdi.
13. Bunun üzerine yürekli olmayanlar ve Tanrı'nın adaletine
inanmayanlar tabanları yağlayıp kaçtılar.
14. Geri kalanlar bir yandan tüm mal varlıklarını sattılar, öte,
yandan Rableri'ne dua edip onları inançsız Nikanor'un elinden kurtarmasını
dilediler. Nikanor daha onlarla karşılaşmadan onları satmıştı.
15. Dua edenler kendilerinden çok atalarıyla yapılan antlaşmaları
düşündüklerinden ve Tanrı'nın kutsal ve yüce adını etrafa yaydıklarından
Tanrı'dan yardım diliyorlardı.
16. Makabe sayısı yaklaşık altı bine varan askerlerini topladı.
Düşmandan ürkmemelerini, kötü düşüncelerle onlara karşı yürüyen sayısız
putperest yığınlarının cesaretlerini kırmamasını ve yüreklilikle savaşmalarını
onlardan istedi.
17. Bu insanların kutsal yere karşı yaptıkları korkunç
saygısızlığı göz önünde tutmalarını, küçük düşürülen kentin çektiği ıstırabı,
ayrıca ortadan kalkan geleneksel yaşam biçimlerini anımsamalarını istedi.
18. Onlara şöyle dedi: "Onlar silahlarına ve yiğitliklerine
güvenebilirler, ama biz Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'ya inanıyoruz. O'nun onayıyla
bizim üstümüze yürüyenler ve hatta onlarla birlikte tüm dünya yok
edilir."
19. Atalarına yapılan yardımları anımsattı: O günlerde Sanherib'in
yönettiği yüz seksen beş bin kişi ölmüştü.
20. Başka bir zamanda Babil'de Galatyalılar'la savaşan Yahudi
kuvvetleri yalnız sekiz bin kişiyle dört bin Makedonyalı'dan oluşuyordu.
Ancak Makedonyalılar güç durumda kalınca, sekiz bin kişilik ordu yüz yirmi bin
kişiyi ezip geçti. Çünkü Tanrı onlara yardım etmişti ve büyük yağma elde
etmişlerdir.
21. Makabe bu sözlerle onlara büyük cesaret verdi. Hepsi de
yasalar ve ülkeleri uğruna ölmeye hazırdılar. Ardından Makabe ordusunu dörde
böldü,
22. erkek kardeşleri Simon, Yusuf ve Yonatan'ı bin beş yüzer
kişilik tümenlerin başına geçirdi.
23. Sonra Elazar'a Kutsal Kitap'ı yüksek sesle okumasını buyurdu.
Adamlarına şu parolayı verdi: "Tanrı'nın yardımı". Ardından ilk
tümenin başına geçip Nikanor'la savaştı.
24. Her Şeye Gücü Yeten'in yardımıyla düşman kuvvetlerinden
yaklaşık dokuz bin kişinin boğazını kestiler. Nikanor'un ordusunun çoğunu
yaralayıp sakatladılar ve tümünü kaçmaya zorladılar.
25. Onları satın alacak kişilerin parasını ele geçirdiler.
Kaçanları uzunca bir süre kovaladıktan sonra geri döndüler. Çünkü zaman
kısıtlıydı.
26. Şabat Günü'nün arifesiydi. Bu nedenle kovalama işini kısa
kestiler.
27. Düşmanın silahlarını toplayıp yağmaladıkları malları aldılar.
Rableri'ni övüp O'na şükrederek Şabat Günü'nü kutladılar. Çünkü Rableri onları
çiyle ıslatır gibi, o gün onlara bağışlamasını göstermişti.
28. Şabat Günü'nün ardından elde edilen ganimetin bir kısmını
zulüm kurbanlarının, dulların ve yetimlerin arasında böldüler. Geri kalanını
da kendilerine ve çocuklarına alıkoyup aralarında paylaştılar.
29. Ardından genel bir yakarışa katılıp kullarından tam anlamıyla
hoşnut olması için bağışlayıcı Rableri'ne yalvardılar.
30. Timoteos'la Bakkides'in kuvvetlerine meydan okudular ve
yaklaşık yirmi bin kişiyi yok ettiler. Çok sayıda yüksek kaleyi ele geçirdiler.
Çok büyük olan ganimeti ikiye böldüler, birini kendileri aldılar, diğerini de
zulüm kurbanlarına, yetimlere ve dul kadınlara verdiler. Yaşlıları da unutmadılar.
31. Düşmanın silahlarını toplayıp uygun bir yere sakladılar. Yağma
edilen malların diğer kısmını da Yeruşalim'e götürdüler.
32. Timoteosun koruma görevlilerine komuta eden subayı öldürdüler.
O çok kötü bir adamdı ve Yahudiler'e çok kötülük etmişti.
33. Yeruşalim'deki zafer kutlamaları süresince kutsal kapıları
ateşe veren erkekleri yaktılar. Onlar Kallistenes'le birlikte küçük bir eve
sığınmışlardı. Böylece kutsal bir şeye yaptıkları saygısızlığın karşılığı
uygun biçimde kendilerine verilmişti.
34. Yahudiler'i satın alması için bin tüccar getiren, kötü huyları
kökleşmiş alçak Nikanor,
35. Rab'bin yardımıyla önemsemediği kişiler tarafından kibri
kırılınca, devlet adamı giysilerini çıkarıp tıpkı kaçak bir köle gibi, ülkede
baştan aşağı tek başına yolculuk etti. Ordusunun yok edildiği düşünülürse,
garip bir şans eseri Antakya'ya vardı.
36. Böylece Yeruşalim'den gelen tutsakları satarak haraç parasını
ödemek konusunda Romalılar'a söz veren adam, Yahudiler'in bir Koruyucusu olduğunu
bildirdi. Bu Koruyucu'nun verdiği yasalara uydukları için Yahudiler'in bir
saldırıdan zarar görmeyeceklerini sözlerine ekledi.M 8